100.
Yıl Mutabakatı
"Dürüst
politikacı odur ki; satın alındıktan sonra
satılmış kalır"
|
Senatör
Simon Cameron
|
İran'ın Suriye ile
ortak cephe kurduğunu alenen açıklması; İran'ın
cephenin işlevselliğinden çok reklam değerine
önem verdiğini ve Suriye'yi oyuna getirdiğini
gösteriyor.
İran-Suriye cephesi
olarak lanse edilen sanal cephe; Suriye'yi İran'ın
dış sınırı haline getirerek; ABD-İsrail'e ;
"İran'a Saldırma" planlarını Suriye
üzerinden katmanlandırma fırsatı tanıyor.
İran-Suriye cephesi;
İran'ın AngloSakson/Siyonist cephe ile aşağıdaki
yedi amaca birden hizmet edecek bir kontrollü
savaş senaryosu üzerinde anlaştığı tezini güçlendiren
bir gelişme.
a) İsrail uydusu Kürdistan
b) İran'ın uydusu
Şii cumhuriyeti
c) İran'da molla rejiminin
güçlenmesi
d) ABD'de siyonist
hakimiyetin derinleştirimesi (Olası bir darbe)
e) Türkiye'nin ordusunun
stratejik derinliğinin yokedilmesi
f) İran'ın sınırlarının
korunurken; İslam dünyası üzerinde ağırlığının
arttırılması
g) Yeni nükleer ve silah alımları ile; Rusya'da
Yahudilerin kontrolündeki nükleer yakıt sanayi
ve silah baronları ile İran'lı Molların daha
da zenginleşmesi.
Edelman'ın; zaten
yeteri kadar deşifre olmuş iki "köşe"
yazarını yanına alıp Bebek'te poz vermesi; ABD
Büyükelçisi'nin "anti-Amerikancılığı"
çok ince yöntemlerle inşa ederken; kendilerine
en çok hizmet eden kalemşörleri harcamaktan
çekinmediğini gösteriyor.
|
İran'ın, NATO zirvesi öncesinde ve Lübnan'da patlatılan
bombanın hemen sonrasında (Nedense her Pan-Atlantik
zirve öncesinde; HSBC'nin yakınlarında bir araba
bombası patlıyor) ; İran'ı ziyaret etmekte
olan Suriye ile "stratejik işbirliği"
yapacağına dair duyurusu; bir anda dünya basınında
"İran-Suriye" cephesi diye reklam edilmeye
başlandı.
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Arif
ile Suriya Başbakanı Naci Otri arasında gerçekleştirilen
görüşmede; "bazı özel tehditlere karşı"
oluşturulduğu belirtilen "cephenin";
ABD'ye karşı olmadığı konusunda Suriye'nin ABD
Büyükelçisinin CNN'de verdiği demeçler ise; Suriye'nin
İran ile işbirliğini algılamasında; İran'ın algılamasına
kıyasla ince farklar olduğunu ortaya koyuyor.
İran'ın; görünürdeki ABD-İsrail tehdidi kapısına
dayanmışken; Suriye ile "ortak cephe"
kurması ve bunu alenen beyan etmesi; cephenin
işlevselliğinde çok, reklam değerine önem verdiğini
ve Suriye'yi oyuna getirdiğini gösteriyor.
Bir düşünün;
Eğer "çok özel tehditlere" karşı bir
cephe oluşturduysanız; düşmanlarınızın buna uyanması;
sizin faaliyetlerinizin etkinliğini azaltan bir
unsurdur. Böyle bir "özel cephe" açıklanmaz;
aksine gizli olur.
Bu tür özel cepheler; düşmanı caydırma etkisi
var ise (Örnek : Rusya -Almanya) "açık"
yapılır aksi takdirde böyle cephelerin aleni olarak
ilan edilmesi; düşmanın hedef alanını çeşitlendirme
ve manevra alanını genişletme dışında bir işe
yaramaz.
Daha da önemlisi;
Bu cephe öncesinde "İran'a Saldırmak"
gerçekten İran'a saldırmayı gerekli kılarken;
Oluşturulan cephe sonrasında,
ABD/İsrail ikilisi; artık İran'a saldırıyı Suriye
üzerinden katmanlandırma ve Suriye'ye saldırıp;
kamuoylarına bunu "İran'ı her geçen gün sıkıştırıyoruz"
olarak satma şansını elde etmiş durumdalar.
İran'ın Suriye'yi; "seni özel tehditlere
karşı koruyacağım" havucu ile dış sınırı
haline getirmesi; gördüğünüz gibi sadece İran'a
değil; İran'a yönelik saldırı için zamana ihtiyacı
olan ABD/İsrail cephesinin de çok işine geliyor.
Hatırlarsınız;
Şubat başında yazdığımız üç yazı ile;
Türkiye'nin güvenlik kurmaylarının; İsrail
ile İran'ın aşağıdaki yedi amacı gerçekleştirecek
bir kontrollü savaş senaryosu üzerinde anlaşmış
olma ihtimalini ciddi olarak değerlendirmesi
gerektiğini vurgulamıştık.
Neydi bu yedi amaç :
a) Irak'ta İran'ın kontrolünde bir Şii
devleti kurulacak (Bu devletin İran'ın kontrolünde
olduğu; "İran'ın Şii merkezlerine karşı ABD
alternatif oluşturuyor" dezenformasyonu ile
perdelenecek ve tabi dünya medyasının ebleh kalemlerine
"ABD Irak'ta Kontrolü Kaybediyor" yazıları
yazdırılarak, ABD'nin başından beri bu makro planı
hedeflediği gerçeği gözlerden kaçırılacak)
b) İsrail'in uydusu bir Kürdistan inşa
edilecek. (Malumunuz)
c) Yaratılan savaş ortamında; İran'ın mollaları,
İran'da liberallere kaybettikleri zemini, milliyetçilik
dalgası üzerinden yeniden kazanacak.
d) İran'ın sınırları korunurken; İran'ın
"şeytana" karşı savaşması, İran'ın çeperindeki
İslam dünyası üzerindeki etkinliğini bir kat daha
arttıracak.
e) ABD'de siyonistler yönetim üzerindeki
etkilerini ve Pentagon devlet/istihbarat sistemi
içerisinde ağırlığını geri dönülemez noktaya getirecek.
Gerekirse; ABD'de bir darbe ile bu süreç pekiştirilecek.
f) Kerkük üzerinden; Türkiye bu anlaşmalı
savaşın içine çekilerek; Güneydoğu üzerindeki
kontrolü gittikçe zayıflatılıp, ordusunun stratejik
derinliği zayıflatılacak
g) Bir kaç yüz bin insan ve bir kaç nükleer
reaktör feda edilecek ama nasılsa insanlar yeniden
doğuyor. nükleer reaktörleri yenileme ve yeniden
silahlanma safhasında; Rusya'da Yahudilerin kontrolündeki
nükleer yakıt sanayiinden, ABD'nin silah baronlarına
ve İran'daki mollalara kadar herkes bir kat daha
zenginleşecek.
Açıkcası; İran'ın Suriye ile "ortak cephe"
kurduğunu alenen açıklaması;
ve dünya kamuoyunun bu haberin üzerine; "Üçüncü
Dünya" savaşı öncesi "cepheler kuruluyor"
havası ile atlaması;
dünyanın; küresel baronların hedefleri doğrultusunda
kurgulanmasını hızlandıracak bir bölgesel savaşı
adım adım inşa etmek konusunda; İran
ile Anglo/Sakson-Siyonist cephe arasında bir mutabakat
olduğu yolundaki tezi güçlendiren bir gelişme
olarak karşımızda duruyor.
Bu seferlik yazıyı kısa tutacağız fakat size üzerinde
düşünmeniz için bir cümle bırakıyorum :
"Aşırı dindar (Ortodoks) Yahudi; Irak'tan
getirilen nükleer malzemeleri; Ürdün'den alıp;
ABD'deki bir Türkün firması aracılığı ile
Pakistan üzerinden İran'a satıyor. Hakkında
tutuklama kararı çıkarılmasına rağmen; kış
tatili için gittiği Denver'da tutuklanan aşırı
dindar Yahudi; daha sonra yerel bir hahamın
gözetiminde kalmak şartı ile serbest bırakılıyor" |
Yok yok; bir romanın ana kurgusal cümlesi değil.
Hayattan bir gerçek.
İran'ın Mollaları ile; İsrail'in Hahamları arasında
bir işbirliği olma olasılığını "komplo teorisi"
olarak lekelemek isteyenlere karşı bu cümlenin
ayrıntılarını bir sonraki yazıda açacağız.
Araştırmak isteyenlere önden bir kaç soru sorarak
bu yazıyı bitirelim :
a) Sizce Türkiye üzerinden uyuşturucu/nükleer
malzeme ticaretini doğuda hangi aşiretler yapıyor?
b) Bu aşiretler; ABD tarafından, Azerbaycan/İran
merkezli operasyonlarda kullanılıyor mu?
c) Oğlunu polisin elinden kaçıracak
kadar fütursuz olabilen ve İran üzerinden uyuşturucu
ticareti yapılan Başkale'den olan eski Van milletvekilinin
sülalesi Bayram'lar'ın ABD ile bağlantısı var
mı?
d) İran Hizbullah'ının kurulmasında dönme hahamlar
bir rol oynadı mı?
Sorular çeşitli...
Cevaplar tek bir yöne işaret ediyor.
Bu arada Edelman'a bir
teşekkür borcumuz var;
Zaten isimleri ayyuka çıkmış; köşe olmuş iki yazarı
; Bebek'te "Ambassador" isimli lokantaya
çağırıp, yemek yemek ve sonrada resimlerini basına
dağıtmak...
Ve bunu "ABD ile yanyana gözükmenin"
hiç te "in" olmadığı bir dönemde yapmak...
Olmuyor Edelman...yapılır mı böyle bir şey...
varsa talimatların; İstinye'deki Konsolosluğun
o kadar gizli kapısı var...manzarası da güzel...
Ya da Başkonsolosun Ortaköy'deki boğaz manzaralı
malikanesi ne güne duruyor...
Kurarsınız Boğaza karşı balık sofrasını...sen
anlatırsın, onlar dinler...
Zaten yeteri kadar deşifre olmuşlar...
Çocukları alıp, elaleme rezil etmek, hiç oldu
mu?
Bu kadar aleni deşifrasyondan
sonra beş paralık değeri kaldı mı bu köşelerin
yapacağı ABD propagandasının...
Çandar ile Cemal adına üzüldük doğrusu. Bu kadar
kolay harcanmaları yazık oluyor. O kadar hizmet
etti çocuklar.
ABD yine önce kendi adamlarını, kendisi aracılığı
ile harcıyor.
Edelman; "anti-Amerikancılığı"
çok ince yöntemlerle inşa ediyor.
B.G.
|