www.acikistihbarat.com

03 Şubat 2005 Perşembe





OYUN
BOZAN
YA MOLLALAR; HAHAMLARLA SAVAŞ KONUSUNDA ANLAŞTIYSA - I

( Kerkük Merkezli Senaryoya Farklı Bir Bakış)

Behiç Gürcihan




100. Yıl Mutabakatı



 

"Eyvah üç buçuk kafirin imanına kandık. / Bir uykuya daldık ki, mahşerde uyandık"
M.Akif Ersoy

 

İstihbarat servisleri Türkiye'deki "milliyetçilik" dalgasını örgütleme de; Kerkük arka planını nitelikli bir ısı kaynağı olarak kullanmaya başladılar.

 

 

 



 

Türk Ordusu; Kerkük'e NATO şemsiyesi altında girerse; bilinki, geçen sene Harp Akademilerinde gerçekleştirilen NATO savaş oyunu senaryosu devreye sokulmuş demektir.


"Kerkük Türk'tür" dolmuşuna binenler; "Kerkük NATO kontrolünde bir uluslararası kolonidir" durağında inmeye hazır olsunlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

NATO Merkezli Kerkük senaryosunun esas tehlikeli boyutu ise kısa vadeli "Türkiye çıkarlarını koruyor" imaj operasyonunundan sonra; Türk Ordusu'nu İran'la Anglo-Sakson/Siyonist cephenin arasındaki anlaşmalı savaşta yem yapacak senaryodur.

 

 

 

 

 

 

Siz Hürriyet gibilerinin manşetlerine bakıp; ABD ve İsraillilerin Türkiye'yi tehdit etmeye geldiğini zannediyorsanız bir daha düşünün; ABD'den izin alamadığı için sınır kapısı açamayanlarla; ABD'yi kızdırmamak için İran Genelkurmay Başkanı'nın ziyaretini iptal ettirenlerin zirvesine kurulduğu Ankara kime tehdit olabilir?

 

 

 

 

 

 

 

Bu noktada; "komplo teorisyeni" suçlamalarına aldırmadan alternatif bir senaryoyu derinlemesine incelememiz lazım :

Ya İran'daki bazıları ile; Anglo-Sakson/Siyonist cephedeki bazıları; bütün tarafların çıkarlarına hizmet edecek; İran'ın bölünmemesini garanti altına alacak, İsrail'in siyonist hayallerine hizmet edecek ve bu arada Türk Ordusu'nu iyice zayıflatırken Güneydoğu üzerindeki kontrolümüzü gittikçe zayıflatacak bir savaş planı üzerinde anlaştılarsa ?

Olmaz olmaz demeyin...okumaya devam edin!


La Farge (Aslan Çimento) şirketinin bastırdığı ve bu sene İller Bankası'nı alet ederek dağıttığı Ajanda'da yeralan haritada sınırlarımıza da taşan kürdistan haritasının bulunmasına yönelik Internet üzerinde gerçekleştirilen tepki yazışmalarında bir vatandaş; devletin hiç bir kurmunun bu olaya el koymayacağını belirttikten sonra şu satırlarla bitiriyor e-postasını :

Şartların olgunlaşmasını beklemek lazım. Şartların olgunlaşması da bir Sütçü İmam ya da Hasan Tahsin çekip silahı; İngiliz ya da Rum lejyonerlerine doğrultup bir el sıkması ile tamamlanacak.

İşte Türkiye'deki istihbarat servisleri tam bu cümlenin durduğu noktada Türkiye'de "milliyetçilik" örgütlüyor veya haritalandırıyor. Bu konuda İngilizler ve Almanların tarihi altyapısının ve uzantılarının hayli gelişmiş olduğunu söylememe gerek yok sanırım. ABD ise fazla deşifre olduğu için bu alanı çoğunlukla İngilizlere bırakmış durumda.

Bu kontrollü milliyetçiliğe ilk kim erken doğum yaptırırsa sonrasını en fazla kendisinin yönlendireceğinin fazlasıyla farkında.

"Kerkük - Irak'ın kuzeyı" arka planı ise; içerdeki oluşumların daha hızlı büyümesini sağlayan nitelikli bir ısı kaynağı.

Irak'ın kuzeyindeki etnik çetelerin yarattığı karmaşaya milletimizin çıkarları adına müdahale etme gereği ile; bu müdahaleyi onun, bunun (kısaca NATO diyelim) oyuncağı olmadan, onların makro planlarına hizmet etmeden yapmanın gereğini çok ince bir çizgi üzerinde dengelememiz gerekiyor.

Kerkük'e Türk Ordusu; NATO şemsiyesi altında girerse bilin ki, HSBC patlamaları sırasında Harp Akademilerinde gerçekleştirilen ve 2000 NATO personelinin katıldığı harp oyunu ile test edilen NATO senaryosu devrede demektir.

Bu senaryoda; farklı etnik grupların yaşadığı bir "Ada"'da etnik çatışma çıkmakta ve bunun üzerine NATO "Barış" Kuvvetleri Ada'da huzuru sağlamak için duruma müdahil olup, etnik gruplar
arasında sınırlar çiziyorlar ve Ada'ya huzur geliyor.

Bu ada "Kerkük"'tür.

Böyle bir senaryonun; ABD bizim teröristleri el üstünde tutarken seyretmekten başka bir şey yapamadığı gibi ABD'nin kendi teröristleri ile savaşına destek vermek için Afganistan'a asker gönderenlere nasıl yarayacağı da ortada.

Kısacası bir "ABD'nin çuvalını NATO yardımı ile çıkarma" operasyonu yürütülecek.

Ortalıkta dolaşan "Kerkük'e Brüksel Modeli" başlıklı yazılar da bu senaryo çerçevesinde ete kemiğe bürünecek ve Brüksel merkezli NATO; Kerkük'ü de kendine benzetecek.

"Kerkük Türk'tür" dolmuşu; "Kerkük NATO merkezli uluslararası kolonidir" durağında yolcularını indirecek.

Bu arada bizler sokakta devriye gezen; mankenleştiren Türk askerini Hürriyet'in manşetinden izleyip gurur duyacağız.

Dünya barışına bu kadar katkı kimi duygulandırmaz...

Askerimizin nasıl orada halkın güvenini kazandığını, kaç aşı kampanyası düzenlediği bize anlatılacak. Kısa vadeli bu göz boyama kampanyası; uzun vadede "Kerkük'te Türkçe resmi dil olmaktan çıktı" haberleri gündeme geldiğinde çoktan unutulmuş olacak...

Aynen Prizren'de Türkçenin resmi dil olmaktan çıktığı haberlerinin; zamanında NATO AWACSlarının koltuğunun altında uçan bizim F-16'ların nasıl başarı ile görevlerini ifa ettiklerinin manşetlere taşındığı günlerden çok sonra gündemimize geldiği gibi..

NATO merkezli Kerkük senaryosunun esas tehlikeli boyutu ise kısa vadeli imaj operasyonunun aşılmasının ardından ortaya çıkacak.

Türkiye'yi İran'la karşı karşıya getirme senaryosu...

Bu operasyonu Türkiye'nin doğu sınırları üzerinden ; Hürriyet gibi mekanizmalarda gerçekleştirmenin zorluğunun farkında olanlar;

Anglo-Sakson-Siyonist cephe ile İran arasındaki savaşı; Türk Ordusu'nun yem olarak kullanılacağı bir arenada Kerkük üzerinde kurgulayacaklar.

Bu günlerde çeşitli vasıtalarla "Türkiye-ABD arasında gerginlik" senaryosunun yaratılmasına zemin hazırlayanların arka planda; ABD ile İran'ın derinliklerine inen işbirlikleri yaptığını bilseniz; bir anda ABD'ye karşı aslan kesilen Başbakan'ın söylemine daha bir temkinli yaklaşırdınız değil mi...

Siz yoksa medya üzerinde gerçekleştirilen dezenformasyona inanıp; o kadar ABD'li ve İsrail'li üst düzey konuğun Türkiye'yi tehdit etmek için mi geldiğini düşünüyorsunuz...

Yapmayın Allahaşkına...

ABD izin vermiyor diye sınır kapısı açamayan bir siyasi zihniyet ile; yıllardır Güneydoğusuna ordu kuramamış bir askeri zihniyetin ABD açısından bir tehdit olmadığını cümle alem görüyor.

Tehdit; kamuoyunda ve kadrolardaki gazdır ve bu gazın alınmasının tepedeki senaryoların sağlıklı işlemesi için rahatsızlık yarattığı noktada; yapılan bir kaç "milliyetçi sondaj" operasyonu ile bu gaz alınır.

Siz; Rice'ın ve ABD'li generallerin Türkiye'ye tehdit etmek için geldiğini zannederken; birileri İran'ın Azerbaycan sınırı uydu fotoğrafları üzerinden ince işler çeviriyordur.

Arka planda örülen bu ağın ülkemizi sürükleyeceği kaosun önüne geçmek istiyorsak; "komplo teorisyeni" çamuruna aldırmadan alternatifleri düşünmek durumundayız.

İşte tam bu noktada size şu soruyu sormak istiyorum :

Ya İran'daki bazıları; ABD-İngiltere ve İsrail'deki bazıları ile savaşmak ve bu savaş aracılığı ile bütün tarafların çıkarlarına yarayacak bir süreçi başlatmak konusunda anlaşmışlarsa...?


Uluslararası politika sahnesine; "mono blok devletler" düzleminden değil de; "devlet içi" ve "devlet üstü" çıkar odaklarının düzleminden baktığınızda daha mantıklı görünen bu sorunun arka planını yarın deşeceğiz...

Siz bu arada şunları düşünün :

İran - Kontra skandalında; İran-İsrail-ABD arasındaki bağı kim sağlamıştır?

İran'daki nükleer santrallere nükleer yakıt sağlayan şirket ve yapısı nedir?

İran'ı yöneten İmamlar ile; İsrail'in siyonizm rüyasının başındaki Hahamlar ne kadar benzerdir?

Bu üç yan soru; yukarıdaki alternatif hipotezi sıradışı olmaktan çıkaracak unsurları bünyesinde barındırıyor...

Bu tarz alternatif soruları sorup, bütün olasılıkları, düşük veya yüksek önümüze sermek ve ülkemizin geleceğinin olasılık matriksindeki en küçük olasılık üzerinden kurgulanabileceği gerçeğini gözönüne almamız gerekiyor...

Neticede en temel psikolojik savaş; medya üzerinden kamuoyuna yönelik yapılan değil...

Böyle üst düzey ziyaretlerle; kurmaylara yönelik yapılan psikolojik savaştır...

Ve bu savaşın tek bir amacı vardır :

Karşındakinin kafasında; senin esas niyetini olasılık matriksinde en düşük olasılık, mümkünse "komplo teorisi" kategorisine yerleştir ve sana hizmet edecek olasılığı "esas tehdit" konumuna doğrudan veya dolaylı yolla yerleştir.

Bugün; Zeyno Baran gibi Washington gülleri konferanslarda "Türkiye'nin çevresi de-ği-şe-cek; ya yardım edersiniz, ya etmezsiniz" diye bağırırken; Washington'un kuş beyinlileri (şahinler malum) Ankara'ya üst düzey ziyaretler yapmaya başladıysa; önümüzdeki tabloyu bir de yukarıdaki perspektifle incelemek faydalı olacaktır.

Operasyon milletimiz aleyhine gün geçtikçe derinleştirilmektedir.

B.G.