La Farge (Aslan Çimento) şirketinin bastırdığı
ve bu sene İller Bankası'nı alet ederek dağıttığı
Ajanda'da yeralan haritada sınırlarımıza da taşan
kürdistan haritasının bulunmasına yönelik Internet
üzerinde gerçekleştirilen tepki yazışmalarında
bir vatandaş; devletin hiç bir kurmunun bu olaya
el koymayacağını belirttikten sonra şu satırlarla
bitiriyor e-postasını :
Şartların olgunlaşmasını
beklemek lazım. Şartların olgunlaşması da
bir Sütçü İmam ya da Hasan Tahsin çekip
silahı; İngiliz ya da Rum lejyonerlerine
doğrultup bir el sıkması ile tamamlanacak.
|
İşte Türkiye'deki istihbarat servisleri tam
bu cümlenin durduğu noktada Türkiye'de "milliyetçilik"
örgütlüyor veya haritalandırıyor. Bu konuda
İngilizler ve Almanların tarihi altyapısının ve
uzantılarının hayli gelişmiş olduğunu söylememe
gerek yok sanırım. ABD ise fazla deşifre olduğu
için bu alanı çoğunlukla İngilizlere bırakmış
durumda.
Bu kontrollü milliyetçiliğe ilk kim erken doğum
yaptırırsa sonrasını en fazla kendisinin yönlendireceğinin
fazlasıyla farkında.
"Kerkük - Irak'ın kuzeyı" arka planı
ise; içerdeki oluşumların daha hızlı büyümesini
sağlayan nitelikli bir ısı kaynağı.
Irak'ın kuzeyindeki etnik çetelerin yarattığı
karmaşaya milletimizin çıkarları adına müdahale
etme gereği ile; bu müdahaleyi onun, bunun (kısaca
NATO diyelim) oyuncağı olmadan, onların makro
planlarına hizmet etmeden yapmanın gereğini çok
ince bir çizgi üzerinde dengelememiz gerekiyor.
Kerkük'e Türk Ordusu; NATO şemsiyesi altında
girerse bilin ki, HSBC patlamaları sırasında Harp
Akademilerinde gerçekleştirilen ve 2000 NATO personelinin
katıldığı harp oyunu ile test edilen NATO senaryosu
devrede demektir.
Bu senaryoda; farklı etnik grupların yaşadığı
bir "Ada"'da etnik çatışma çıkmakta
ve bunun üzerine NATO "Barış" Kuvvetleri
Ada'da huzuru sağlamak için duruma müdahil olup,
etnik gruplar
arasında sınırlar çiziyorlar ve Ada'ya huzur geliyor.
Bu ada "Kerkük"'tür.
Böyle bir senaryonun; ABD bizim teröristleri el
üstünde tutarken seyretmekten başka bir şey yapamadığı
gibi ABD'nin kendi teröristleri ile savaşına destek
vermek için Afganistan'a asker gönderenlere nasıl
yarayacağı da ortada.
Kısacası bir "ABD'nin çuvalını NATO yardımı
ile çıkarma" operasyonu yürütülecek.
Ortalıkta dolaşan "Kerkük'e Brüksel Modeli"
başlıklı yazılar da bu senaryo çerçevesinde ete
kemiğe bürünecek ve Brüksel merkezli NATO; Kerkük'ü
de kendine benzetecek.
"Kerkük Türk'tür" dolmuşu; "Kerkük
NATO merkezli uluslararası kolonidir" durağında
yolcularını indirecek.
Bu arada bizler sokakta devriye gezen; mankenleştiren
Türk askerini Hürriyet'in manşetinden izleyip
gurur duyacağız.
Dünya barışına bu kadar katkı kimi duygulandırmaz...
Askerimizin nasıl orada halkın güvenini kazandığını,
kaç aşı kampanyası düzenlediği bize anlatılacak.
Kısa vadeli bu göz boyama kampanyası; uzun vadede
"Kerkük'te Türkçe resmi dil olmaktan çıktı"
haberleri gündeme geldiğinde çoktan unutulmuş
olacak...
Aynen Prizren'de Türkçenin resmi dil olmaktan
çıktığı haberlerinin; zamanında NATO AWACSlarının
koltuğunun altında uçan bizim F-16'ların nasıl
başarı ile görevlerini ifa ettiklerinin manşetlere
taşındığı günlerden çok sonra gündemimize geldiği
gibi..
NATO merkezli Kerkük senaryosunun esas tehlikeli
boyutu ise kısa vadeli imaj operasyonunun aşılmasının
ardından ortaya çıkacak.
Türkiye'yi İran'la karşı karşıya getirme senaryosu...
Bu operasyonu Türkiye'nin doğu sınırları üzerinden
; Hürriyet gibi mekanizmalarda gerçekleştirmenin
zorluğunun farkında olanlar;
Anglo-Sakson-Siyonist cephe ile İran arasındaki
savaşı; Türk Ordusu'nun yem olarak kullanılacağı
bir arenada Kerkük üzerinde kurgulayacaklar.
Bu günlerde çeşitli vasıtalarla "Türkiye-ABD
arasında gerginlik" senaryosunun yaratılmasına
zemin hazırlayanların arka planda; ABD ile İran'ın
derinliklerine inen işbirlikleri yaptığını bilseniz;
bir anda ABD'ye karşı aslan kesilen Başbakan'ın
söylemine daha bir temkinli yaklaşırdınız değil
mi...
Siz yoksa medya üzerinde gerçekleştirilen dezenformasyona
inanıp; o kadar ABD'li ve İsrail'li üst düzey
konuğun Türkiye'yi tehdit etmek için mi geldiğini
düşünüyorsunuz...
Yapmayın Allahaşkına...
ABD izin vermiyor diye sınır kapısı açamayan
bir siyasi zihniyet ile; yıllardır Güneydoğusuna
ordu kuramamış bir askeri zihniyetin ABD açısından
bir tehdit olmadığını cümle alem görüyor.
Tehdit; kamuoyunda ve kadrolardaki gazdır ve bu
gazın alınmasının tepedeki senaryoların sağlıklı
işlemesi için rahatsızlık yarattığı noktada; yapılan
bir kaç "milliyetçi sondaj" operasyonu
ile bu gaz alınır.
Siz; Rice'ın ve ABD'li generallerin Türkiye'ye
tehdit etmek için geldiğini zannederken; birileri
İran'ın Azerbaycan sınırı uydu fotoğrafları üzerinden
ince işler çeviriyordur.
Arka planda örülen bu ağın ülkemizi sürükleyeceği
kaosun önüne geçmek istiyorsak; "komplo
teorisyeni" çamuruna aldırmadan alternatifleri
düşünmek durumundayız.
İşte tam bu noktada size şu soruyu sormak istiyorum
:
Ya İran'daki bazıları;
ABD-İngiltere ve İsrail'deki bazıları ile
savaşmak ve bu savaş aracılığı ile bütün
tarafların çıkarlarına yarayacak bir süreçi
başlatmak konusunda anlaşmışlarsa...?
|
Uluslararası politika sahnesine; "mono blok
devletler" düzleminden değil de; "devlet
içi" ve "devlet üstü" çıkar odaklarının
düzleminden baktığınızda daha mantıklı görünen
bu sorunun arka planını yarın deşeceğiz...
Siz bu arada şunları düşünün :
İran - Kontra skandalında; İran-İsrail-ABD
arasındaki bağı kim sağlamıştır?
İran'daki nükleer santrallere nükleer yakıt
sağlayan şirket ve yapısı nedir?
İran'ı yöneten İmamlar ile; İsrail'in siyonizm
rüyasının başındaki Hahamlar ne kadar benzerdir?
Bu üç yan soru; yukarıdaki alternatif hipotezi
sıradışı olmaktan çıkaracak unsurları bünyesinde
barındırıyor...
Bu tarz alternatif soruları sorup, bütün olasılıkları,
düşük veya yüksek önümüze sermek ve ülkemizin
geleceğinin olasılık matriksindeki en küçük olasılık
üzerinden kurgulanabileceği gerçeğini gözönüne
almamız gerekiyor...
Neticede en temel psikolojik savaş; medya üzerinden
kamuoyuna yönelik yapılan değil...
Böyle üst düzey ziyaretlerle; kurmaylara yönelik
yapılan psikolojik savaştır...
Ve bu savaşın tek bir amacı vardır :
Karşındakinin kafasında; senin esas niyetini
olasılık matriksinde en düşük olasılık, mümkünse
"komplo teorisi" kategorisine yerleştir
ve sana hizmet edecek olasılığı "esas tehdit"
konumuna doğrudan veya dolaylı yolla yerleştir.
Bugün; Zeyno Baran gibi Washington gülleri konferanslarda
"Türkiye'nin çevresi de-ği-şe-cek; ya
yardım edersiniz, ya etmezsiniz" diye
bağırırken; Washington'un kuş beyinlileri (şahinler
malum) Ankara'ya üst düzey ziyaretler yapmaya
başladıysa; önümüzdeki tabloyu bir de yukarıdaki
perspektifle incelemek faydalı olacaktır.
Operasyon milletimiz aleyhine gün geçtikçe derinleştirilmektedir.
B.G.
|