|
Sevgili Okur;
Bu yazı; standart köşenin dışında; sadece ilgilenen
okuyucuların okuması için ayrıca yazılmış olup,
normal köşemizi bu polemikle meşgul etmemek için
bu yöntem seçilmiştir.
Hayrullah Mahmud'un ;
başlıklı yazıya karşı uzun süre sessiz kaldıktan
sonra, bir okuyucunun yazısı üzerine yolladığı
cevap metnini; karşılaştırmanız için bu yazının
sonundaki kutu içinde bulabilirsiniz.
Yalan ve iftiralarla dolu bu metnin ilk yalanı
zaten kendi içinde çürüyor.
Yazısına; "bu zatı tanımam" diye
başlayan Hayrullah Mahmud; yazının ortasında "Ben
de kendisini tanidiysam bu yüzden tanimisimdir"
cümlesi ile kendini yalanlıyor.
Yazılarını takip etme lütfunda bulunduğuz ben
denizin Hayrullah Mahmud'un iftiraları ve yalanları
ile uzaktan yakından alakam olmadığını ortaya
koymak ve doğruları not etmek adına bilmenizi
isterim ki:
a) Bugüne kadar ailecek görüştüğümüz, bizzat
tanıdıklarım dışında hiç bir paşamıza "Amca"
diye hitap etmedim. Sarıkamış'ta askerliğimi yaparken
bile görev gereği bölgedeyken beni ziyaret eden
babama bile "baba" demeyecek kadar askeri
terbiyeyi almış biri olarak; ne zaman "Amca",
ne zaman "Paşa" denileceğini bilirim.
b) "Babasının yıldızları üzerinde
yükselmekle" suçlanan biri olarak askerliğimi
Sarıkamış'ta, normal yasal izin süresinden bir
gün bile fazla izin kullanmayarak yaptım ve bugüne
kadar babamın ismini kullanarak tek bir maddi
veya manevi çıkar sağlamadım. Bunun aksini iddia
edenin de alnını karışlarım.
Hayrullah bizi babasının ismi üzerinden iş yapan
bazı diğer paşa çocukları ile karıştırıyor.
c) Fakat ne gariptir ki; birileri benim
yazılarım ve duruşum yüzünden, babamın önünü kesti.
Dolayısı ile ortada babasının yıldızları üzerinden
yükselen bir çocuk hikayesi değil, çocuğu
yüzünden emekli edilen bir baba hikayesi
var ama Hayrullah bunu bilemez. Tanımadığını iddia
ettiği aslan gibi amcalarına sorarsa, onlar kendisine
anlatır bu hayli YAŞ hikayeyi.
d) Ne Ertuğrul Özkök; ne de Rahmi Turan'la
görüşmüşlüğüm, karşılaşmışlığım var; bırakın randevu
veya iş istemeyi. Hayrullah Mahmud; yine SESAR
Başkanı'nın dezenformasyonuna uğramış ve bilmediği
şeyler hakkında yalan yanlış konuşuyor. İş
isteme konusunda; Bedrettin Dalan ve Aydın Doğan
isimlerinin ne anlama geldiğini ise kendisi çok
iyi bilir.
d) Tuncay Özkan'la ortak bir dostumuz aracılığı
ile tanıştım ve ; biri Ortaköy'deki ofisinde,
biri Hilton'daki suitinde olmak üzere iki kez
görüştüm. Bunlar da bir iş isteme değil; karşılıklı
sohbet, Tuncay Özkan'ın "komplo teorisi"
olarak nitelendiği tezleri tartıştığımız esprili
sohbetlerle geçti.
e) Paşaların "aşırı dereceden paranoyak
bu zattan" sıkılıp, sıkılmadıklarını
bilemem; onu kendilerine soracaksınız. Benim hala
sohbet ettiklerimin pek sıkılmış bir hali yok
ama arkamdan farklı konuşuyorlarsa onu da bilemem.
Hayrullah; istihbarat camiasındaki dostlarına
rica edip, dinledikleri telefon konuşmalarımın
bir kopyasını istetirse; benden sıkılanların değil,
benimle sohbet etmeyi özlediğini belirten bir
çok kişinin sesini duyacaktır.
Ama dediğim gibi; yüzüme başka, arkamdan başka
bir şey söylüyorlarsa bilemem.
Hele hele Hayrullah'ın yine birilerinden duyup
doğru zannettiği için yine yalan yanlış yazdığı
üzere
Hangi Pasa'nin yanina "amca" diye girse,
hep ayni cevabi aliyor: "Ben senin nereden
amcan oluyorum!" |
tarzı bir şey asla vuku olmamıştır, olamaz da.
Başta da belirttiğim üzere, "Amca" kelimesinin
ifade ettiği samimiyetin sergileneceği ortamlarda
da; "Paşam" kelimesinin ifade ettiği
saygının sergileneceği ortamlarda da; en azından
yüzüme karşı hiç bir nezaketsizlik yapılmamıştır.
"Amca" dediklerim onlara niye "Amca"
dediğimi;
"Paşam" dediklerim niye "Paşam"
dediğimi;
"Bey" dediklerim de niye "Bey"
dediğimi çok iyi bilirler.
Bildiğim tek bir şey var; asla ve asla , dezenformasyon
dolu bültenlere Postacılık yapıp, bir de
utanmadan "aslında biz bu bülteni 3000
dolara bankalara veriyoruz ama size bedavaya veriyoruz
Paşam" gibi cümleler kurmamışımdır.
Benim paşalarla bütün ilişkilerim; bildiklerimi
paylaşmak, ; sordukları sorulara cevap vermek,
yazılarımdaki bütün eleştirilerimi de onları kızdırmak
pahasına yüzlerine de aynısını söylemekten ibarettir.
f) Wolfowitz mektubunun çıktığı çekmeceyi
de; alındığı bilgisayarı da Hayrullah Mahmud çok
iyi bilir ve "bu mektubun altında hangi
kaşe olacaktı ki" tarzı saçma salak sorulardan
ve bu mektubu kamuoyuna maletmeden önce kendine
şunu sorması gerekiyordu :
Tayyip Erdoğan'ın Wolfowitz'e bir danışmanı
üzerinden bir e-posta atıp, bu e-postada özel
cep telefonu numarasını verip, "bana
bu numaradan ulaşabilirsiniz...beni Genelkurmay
Başkanı ile görüştürebilirseniz memnun olurum"
tarzı ifadeler kullanması ne kadar mantıklıdır,
ne kadar mantık dışıdır.
Bu sorunun çok da mantıklı bir cevabı olmadığını
gördükten sonra;
önüne konan metnin sadece bir bilgisayar çıktısı
olması , imzasız olması, Wolfowitz gibi bir
isimle e-posta üzerinden, "beni şu
kızla tanıştırır mısın?" havasında
yazışılması gibi;
normal standartlardaki bir gazeteciyi fazlası
ile rahatsız etmesi gereken unsurlar Hayrullah
Mahmud'u hiç de rahatsız etmemiş olacak ki;
aynen yayınlamıştır.
|
Paranoyak olmak kötüdür ama her önüne konanı
gerçek sanmak daha da kötüdür. Hele gazeteci
olduğunu iddia eden biri için.
g) Bizim sitemize Wolfowitz mektubu; Internet
üzerinde dolaştıktan sonra, bu mektubu gerçek
zanneden editöryel grubumuzdaki arkadaşlar tarafından
konulmuş olup, tarafımdan farkedilmesi üzerine
kaldırılmıştır.
h) Hayrullah Mahmud'un "Niye Tayyip'in
Boğaz'daki Beş Yalısını yazmıyor" tarzındaki
sanki biz Tayyip Erdoğan'ı destekliyormuşuz tarzındaki
imaları cevaplamak bizi bilen siz okuyucularımız
nezdinde abes kaçacak ama soruyu yine de cevaplayalım
:
Tayyip Erdoğan ve merkezinde
durduğu çöküş süreci ve ilişkiler ağı ile
ilgili ister bu köşede, ister sitemiz bünyesinde
onlarca noktayı deşifre etmiş, açıklamış,
masaya yatırmış olarak "Tayyip Erdoğan'ın
Boğaz'daki Beş Yalısı'nı yazmadık" çünkü
a) Bu bilgi elimize henüz sadece bir
kaynaktan ulaştı
b) O kaynağın güvenilirliği %30'un
altında (Bugüne kadar verdiği bilgilerin doğruluk
oranını temsil eder)
c) Bu bilgi hassasiyeti gereği; en
az biri hayli yüksek güvenilirlilik derecesine
sahip olmak şartı ile en az üç kaynaktan doğrulanmak
zorunda ki; biz bu bilgiyi yayınlayalım.
d) Ve en önemlisi, biz Hayrullah Mahmud
değiliz; önümüze her konanı doğru zannedip
yayınlayalım.
Biz düşmanımıza karşı kalitesiz hamlelerin
onu zayıflatmak yerine güçlendireceğini bilen
ekoldeniz.
Hatasız kul yoktur. Dezenforme edilebiliriz
ama Hayrullah Mahmud kadar kolay değil. |
i) SESAR'ın Başkan Yardımcılığı'ndan ayrılana
kadar olan dönemdeki bütün Jeo-Kritik'lerin hepsi;
bir kopyasını Açık İstihbarat sitesinde bulacağınız
raporların hepsi ve STAR gazetesindeki Kıvanç
Değirmenli köşesinde yazılanların her bir satırı
tarafımdan yazılmıştır.
Hepsine de "Ben Kivanç Degirmenli'yim" diye
gidiyor. Aldigi cevap hep ayni:
"Sen bu yazilari yazan adam degilsin, sen
Hayrullah Mahmud'un dedigi gibi ancak bu yazilarin
redaksiyonunu yapmis olabilirsin!" |
cümlesi ile anlattığı tarzda tek bir olay gerçekleşmediği
gibi; bu yazıların ve raporların yazarlığı, yargı
dahil, her ortamda kanıtlanabilir. O dönemde çalışan
bütün SESAR çalışanları o raporları ve yazıları
kimin yazdığını çok iyi bilir.
Raporların veya köşe
yazılarının yazarlığını sahiplenme;
Hayrullah Mahmud'un iddia ettiği üzere şöhret
budalalığından değil; emek hırsızlığından
ve Kıvanç Değirmenli isminin; Hayrullah Mahmud
tarafından orada burada yalan yanlış kullanılması
üzerine gündeme gelmiştir.
Telifini ödeyip yazar yaptigim bir mahlas,
kalkmis bana etik dersi veriyor.
|
cümlesi ile yazıları benim yazmadığım yolundaki
bir önceki iddiasını kendisi çürütse de; Hayrullah
Mahmud yine bir konuda yanılıyor.
O telifler birisi üzerinden SESAR Başkanı'na ödenirken;
SESAR Başkan Yardımcısı olarak ben dahil, hiç
bir SESAR çalışanı doğru düzgün maaş alamamaktaydık.
Sizin emeğiniz üzerinden birileri şan/şöhret/para
kazanıp, bir de üstüne üstlük sizin adınız orada
burada kullanılıyorsa; bu sadece emek hırsızlığı
değil aynı zamanda itibar hırsızlığıdır.
STAR çalışanlarının haklarını savunan bir insan
olarak (bakın bu doğru; hakkının yememek lazım)
emek hırsızlığına alet olmuş konumda olmak sanırım
Hayrullah Mahmud'a bile yakışmaz.
j) Hayrullah'ın "ruh hastası"
gibi iftiralarla ifadelerle süslediği yazısındaki
diğer bir yalan ise;
SESAR'la aramda maddi hiçbir bag yok.
Ortak vatan mücadelesinden baska |
Hayrullah Mahmud'un vatanı konusunda samimiyetsiz
olduğunu asla söyleyemem. Temelde iyi bir insandır;
ama bu temelin üzerindeki katların çarpık olmadığının
garantisi olamaz.
"SESAR'la arasında maddi hiç bir bağ yok"
diyerek niye yalan söyleme ihtiyacı duyduğu
ise açıkcası bir muammadır.
Neticede; SESAR'la maddi bir bağı olmasında da
veya SESAR Başkanı'na borç vermesinde de sakıncalı
bir durum yoktur. Bunlar normal ticari ilişkilerdir;
yalana müracaat etmeyi gerektirmez.
k)
Hava Kuvvetleri Komutani'ni tanimam!
Digerlerini de öyle! |
cümlesi de Hayrullah Mahmud'un yalan ve iftiralarla
dolu yazısında bir başka yalandır.
Kendi yazılarında bile "haki tepelerde
yemek yediğini" yazan bir kişinin; şimdi
hiç bir komutanı tanımadığını söylemesinin ne
kadar inandırıcı olduğu siz okuyucuların takdirine
kalmış.
Zaten; bu görüşmelerde Kıvanç Değirmenli isminin
kullanılması ve Kıvanç Değirmenli perdesinin zararlı
olmaya başladığının görülmesi üzerine; Hayrullah
Mahmud'un görüştüğü isimlerle görüşülüp, bu perde
kaldırılmıştır.
Sözkonusu yazıda Hayrullah Mahmud'un Hava Kuvvetleri
Komutanı'nı tanıdığı değil;
yazdığı yazılarda Hava Kuvvetleri Komutanı'na
karşı sergilediği abartılı övgülerin fazlası ile
dikkat çekici olduğu ve karacı bütün komutanların
hedef tahtasına oturtulduğu bu dönemde, Hava Kuvvetleri
Komutanı'nın profilinin yükseltilmesinin, "Havacı
Genelkurmay Başkanı projesine" hizmet ettiğinin
altı çizilmiştir.
TSK'nın üst düzey komuta kademesi hakkında "paşa
karıları", "siyonist yıldız"
ifadeleri ile süslü yazılar yazdığı halde; Genelkurmay'ın
ilgili birimlerinin tek bir dava açmadığı Hayrullah
Mahmud sanırız bu dokunulmazlığını hiç bir paşayı
tanımamasına borçludur.
Sitemizde görür görmez kaldırdığımız yorumları
bahane edip hakkımızda "TSK'yı alenen aşağılamak"
soruşturmaları başlatanların bu konudaki hassasiyetini
bildiğimiz için; bu dokunulmazlık ayrıca
dikkatimizi çekmektedir.
l)
Sonra neden gerçek adinla yazmiyorsun diye
soruldugunda, ölüm tehlikesi falan diye cevap
geldi. |
Gerçek adla yazmamanın sebebi ölüm korkusu olsaydı;
bugün gerçek adımızla; tek başımıza, hiç bir kurumsal
yapının koruması olmadan, yazıyor olmazdık.
Biz ölümden değil, Hayrullah Mahmud gibilerinin
iftiralarından korkarız.
Hayrullah Mahmud gibilerinin satır aralarına yerleştirdiği
Wolfowitz'e Basbakan olmak için Genelkurmay
Baskani ile arasini yapmasi için mail atiyorsa,
altina neyin kasesini vuracak?!
Behiç Gürcihan'in kellesinin mi?! |
tarzı yarım ağız tehditlere güleriz ama ağzımızla
değil.
Behiç Gürcihan'ın kellesi matah bir şey olsaydı;
kendi sitesindeki köşeye resmini basardı.
Önemli olan Behiç Gürcihan'ın kellesini almak
değil;
(ki çok kolay, her an herkes yapabilir. Adresimiz,
yerimiz, yurdumuz bellidir. Ufak tefek de bir
tipiz; "hani öyle döv döv, ya da öldür
öldür bitmeyecek" bir yapımız da yok.
Ufak tefek bildiğimiz bir kaç numara ile de en
fazla yanımızda bir kişiyi götürebiliriz.)
önemli olan bunu yaptıktan sonra kendi kellesini
koruyabilmektir.
ve tabi ADAM olmak;
tehdit etmeyi değil;
gereğini yapmayı gerektirir.
O yüzden biz tehdit etmeyiz.
Tehdit edenleri de ADAM yerine koymayız.
**************
Atılan çamurlar karşısında sessiz kalmanın; sizler
nezdinde en ufak bir şüphe yaratması riskini göze
alamadığımız için; sözkonusu şahsın yazısına cevap
verilmek zorunda kalınmıştır.
Samimiyet ve doğruluğun terazisi sizlerin kalbi
ve beynidir.
Sabrınız ve ilginiz için teşekkür ederim.
Saygılar
B.G.
************************************************
Hayrullah Mahmud'un yazdığı
cevap yazısı :
Kompleks?!
Sevgili Muharip, Anlamadigim nokta su: Agzi
olan konusuyor.
Adi geçen zati tanimam.
Hakkinda bilgi sahibi olduysam, babasi nedeniyle
olmusumdur.
Babasi da deger verdigim bir vatanseverdir.
Eger kendisi iddialarinda hakli ise babasi
da Fethullahçi olmus demektir ki, yandi
gülüm keten helva!
Belli bir dereceye dek süphe faydalidir.
Adami zinde tutar.
Ama "paranoyak"lik bir hastaliktir. Bu zat
da öyle.
Lütfen, rica ediyorum, bir daha o zat ile
adimi yanyana anmayiniz.
Hayrullah Mahmud havaya, Fethullah NATO'ya
imis! Bunu yazarken bile salliyor.
Hava Kuvvetleri Komutani'ni tanimam!
Digerlerini de öyle!
Askerin kafasina çuval geçirmek,
Barzani'yi diplomatik anlamda muhatap kabul
etmek, Erdogan ile gizli ortamda el sikismak
gibi eylemleri elestirmek ne zamandan beri
TSK'yi yipratmak oldu, anlamadim.
Yok, Wolfowitz Mektubu yalanmis! Daha neler!
Madem öyle, sitesinde neden bu mektubu yayinlamis,
önce bunun hesabini versin!
O zatin babasi da Genelkurmay'da görev yapti.
Sorsun bakalim mektup dogru muymus yoksa
yalan mi?! Ya da altinda imza kase olan
her belge dogru belge midir?! Veya adam
Wolfowitz'e Basbakan olmak için Genelkurmay
Baskani ile arasini yapmasi için mail atiyorsa,
altina neyin kasesini vuracak?!
Behiç Gürcihan'in kellesinin mi?!
Erdogan o mektubu yazdiginda hiçbir resmi
sifati yoktu ki! Bir de bu tür mektuplara
neyin kasesi vurulurmus o noktayi ise hiç
anlamadim.
Cevap vermemem, herhangi bir endiseden degil,
iyice saçmalayip kendini yerin dibine batirmamasi
içindi. Ama ne yaparsin, adam anlamiyorsa!
Bir adam eger adam ise yasamda babasinin
yildizlari üzerinden yükselmeye çalismaz.
Anladigim kadariyla babasi da dahil olmak
üzere tüm Pasalar asiri derecede paranoyak
bu zattan sikildilar.
Hangi Pasa'nin yanina "amca" diye girse,
hep ayni cevabi aliyor: "Ben senin nereden
amcan oluyorum!"
Oysa kendine çeki düzen verip saglam dursa
kimse, kimin oglu olduguna bakmadan, bu
zata kulak verip ne diyor diye dinleyecek!
Ama bu zat o kadar zavalli ki, babasinin
adini kullanip Hürriyet'e gidiyor.
Özkök'ten randevu alip görüsebiliyor.
Is istiyor!
Rahmi Turan'la görüsüp is istiyor.
Tuncay Özkan'la benzer bir diyalog!
Hepsine de "Ben Kivanç Degirmenli'yim" diye
gidiyor. Aldigi cevap hep ayni:
"Sen bu yazilari yazan adam degilsin, sen
Hayrullah Mahmud'un dedigi gibi ancak bu
yazilarin redaksiyonunu yapmis olabilirsin!"
Medya dünyasi sanildigi gibi büyük degil
küçük bir yer. Kim kimin ne yaptigini çok
iyi bilir.
Hepsi babasinin yüzü suyu hürmetine bu zati
dinleyip, sonra da kapiyi gösteriyor.
Ben de kendisini tanidiysam bu yüzden tanimisimdir.
"star'da yazarim" demis ama "satirlarima
müdahale edilmemesi kaydi ile"!
Peh peh! Laflara bak! star'da yayinlanan
"Oyunbozan" kösesini Türkiye'de yayinlayacak
baska bir gazete varsa söylesin bileyim.
O kösede baslatilan bir kampanya yüzünden
ben istifa etmisim.
O satirlara kefil olmanin agirligi neyse
bedeline katlanmisim.
Demek ki ne o kösenin açilmasinda ne de
agirliginin tasinmasinda bu zatin herhangi
bir dahli yok!
O köse istihbarat altyapili bir köseydi.
Madem bu islerden çok iyi anliyor, o halde,
her gün yeni bir köse hazirlasin bizler
de okuyalim!
Eskiden "Kivanç Degirmenli" diye biri yok
dedigimde "Benim" diye ortaya çikiyordu.
Sonra neden gerçek adinla yazmiyorsun diye
soruldugunda, ölüm tehlikesi falan diye
cevap geldi.
Iyi ya, madem "Kivanç Degirmenli" kendisi,
yazsin her gün, biz de okuyalim. Ankara'da
sahte bir Kivanç Degirmenli varmis da bu
gidip yanlisi düzeltmis.
Yalan ki ne yalan! Ben "Kivanç Degirmenli'yim"
diye kapi kapi dolasan kendisi, ziyaret
ettigi zatlar da beni arayip aynen su ifadeyi
kullanmislardir:
"Ruh hastasinin teki ben Kivanç Degirmenli'yim
diye yanimiza geliyor. Bir Pasa'nin ogluymus,
ne diyorsunuz Hayrullah Bey!"
Benim cevabim; "O zati ben tanimiyorum,
SESAR'in Baskani'na sorun!"
Bu paranoyak zat geçmiste beni bu sebeple
aramis, kendisine ayni cevabi vermisim.
"Sen muhatabim degilsin, Baskan'inla konus"
diye.
Yasamina kompleksleri yön verdigi için de
her geçen gün batiyor!
Tayyip Erdogan'in Bogaz kiyisindaki 5 villasini
yazmaya korkan bu zat, kalkmis simdi de
Tayyip adina ahkam kesiyor.
Yasar Amca'sini koruyamadi, Tayyip amcasini
koruyacak.
Hadi korusun da göreyim.
Neymis, SESAR'dayken, Havaci Genelkurmay
Baskani projesini desiftre etmismis!
Iyi de anlamadigim nokta su: Genelkurmay
Baskani "Kara"ci olunca millici mi oluyor?!
28 Subat'i yapanlar Havaci miydi?!
Sakin o yazdigini iddia ettigi sadece redaksiyonuna
katkida bulundugu raporda bir sasirtmaca
yapilmis olmasin!
Madem her türlü istihbarata bir anda ulasabiliyor,
o halde Erdogan'in maskesini düsürsün de
görelim.
Ve... Son olarak... Erdogan özel arastirma
yaptirdi, "Hayrullah Mahmud hakkinda ne
bulabiliriz", diye!
Ellerinde koskoca hiçten baska bir sey yok.
Bu tür yazilardan "hah simdi Hayrullah Mahmud
hakkinda ortaya bazi pislikler saçilacak"
diye merakla bekleyenler adina da üzgünüm.
Allah'a sükür geçmiste de bugünkü gibi bir
hayat sürdüm. Kaportaciligindan boyaciligina
dek bir sürü is yaptim.
Hayat beni bugünlere dek getirdi. Arkadaslar
ben geçmiste büyük, ünlü, söhretli bir gazeteci
olmadim.
Bu anlamda bir çabam da olmadi. Samimice
dogruya dogru yanlisa da yanlis dedim. Inandigim
yolda düse kalka da olsa yürüdüm. Son olarak
star hadisesi belki kamuoyunun gözü önüne
daha net gelmemi sagladi ama bundan dolayi
da memnun oldugum hiç söylenemez. Görevden
kaçan yöneticiler yüzünden magdur arkadaslarima
sahip çikma isi de bana kaldi. Topu topu
11 ay çalistigim star'da Fatih Çekirge'nin,
Can Atakli'nin, Engin Saydam'in, Ufuk Ilkiz'in
cevap vermesi gereken sorulara da ben cevap
vermek zorunda birakildim.
Yüksünmemis cevap vermisim.
Elimden geldigince de üstüme ne düsüyorsa
yapmisim.
Ülke adina birilerinin Soros'un, Erdogan'in
AKP'si üzerinden yapmak istedigi "Turkuaz
Devrim"e karsi mücadele etmesi, ilik suda
kurbaga olup rehavete sürüklenen bir kesimi
uyandirmasi gerekmis, elimden geldigince
sanal ortamda bu görevi yerine getirmisim.
Elinden kalemi alinmak istenen bir gazeteci
olarak yazmisim. AKP ile mücadele etmisim.
Ama bu zat bunu da anlamamis!
Bu bir bayrak yarisi, o kadar tasimak istiyorsa
buyursun alsin tasisin. Kossun! Elini tutan
mi var.
Su SESAR konusu da bir hayli can sikici
olmaya basladi.
SESAR'la aramda maddi hiçbir bag yok.
Ortak vatan mücadelesinden baska.
1988 yilindan bu yana da gazeteciyim.
Yani ne öncesinde ne de sonrasinda SESAR
alip beni bir yere getirmedi ki bu zatin
abuk sabuk ithamlarina cevap
vermek zorunda kalayim.
SESAR'in Baskan Yardimcisi'yim diyor, daha
SESAR'in ne oldugunu bilmiyor. Demek ki
babasi da bu zata anlatma ihtiyaci hissetmemis!
Telifini ödeyip yazar yaptigim bir mahlas,
kalkmis bana etik dersi veriyor.
Star'da yayinlanan köse kapandi. Bitti!
Bu zata da artik o baslik altinda yazi yazma
denildi kaç defa. Yani "yazi yazma" denilmedi,
sadece "Kivanç Degirmenli basligi altinda
yazi yazma yanlis anlasiliyor" denildi.
Eger bu zat söhret budalasi olmasa kalkar,
madem cani kendi adi ile degil, takma isim
ile yazi yazmak istiyor "Ahmet Degirmenli,
ne bileyim Veli Degirmenli" gibi baska isimler
altinda köse yazabilirdi. Aradaki gerginligin
sebebi de bu! Israrla bu ismi kullanma denilmis,
o kullanmis. Ne yapayim.
Sanmis ki, bu isim altinda birileri "Ben
Kivanç Degirmenli'yim" diye Ankara'da caka
satiyor! Bu da o söhretten eksik kalacak.
Simdi sitesinde kendi adi ve mahlasi ile
birlikte yaziyor.
Sakince iki elini basinin arasina alip bir
düsünsün bakalim, ben neden bu hale düstüm,
diye! Hadise bu kadar net ve basit! Benim
yazilarima ara vermem ise tamamen kisisel
sorunlarim ile alakalidir.
Bu zatin saçma sapan satirlari ile de bir
alakasi yoktur. Iste gerekli gördügüm anlarda
bu tür açiklamalarla aranizda olmaya devam
ediyorum.
Erdogan'a bir sey diyemeyenler, Uzan'larla
ilgili hep bana saldirdilar. Yüksünmedim
cevap yazdim. Ama SESAR konusu baydi.
Geçmiste telifini ödeyip köse açtigim bir
kurumun kendi içindeki çatisma beni ilgilendirmiyor.
Bir derdi varsa eski Baskani'yla konussun
ya da babasina veya amcalarina müracaat
etsin!
Sevgiler Hayrullah Mahmud
|
B.G.
..
|