,
www.acikistihbarat.com

12 Aralık Pazartesi





OYUN
BOZAN

Hayrullah Mahmud'un Yalan ve İftiralarına Cevaptır

Behiç Gürcihan
(Kıvanç Değirmenli)


Sevgili Okur;

Bu yazı; standart köşenin dışında; sadece ilgilenen okuyucuların okuması için ayrıca yazılmış olup, normal köşemizi bu polemikle meşgul etmemek için bu yöntem seçilmiştir.

Hayrullah Mahmud'un ;

başlıklı yazıya karşı uzun süre sessiz kaldıktan sonra, bir okuyucunun yazısı üzerine yolladığı cevap metnini; karşılaştırmanız için bu yazının sonundaki kutu içinde bulabilirsiniz.

Yalan ve iftiralarla dolu bu metnin ilk yalanı zaten kendi içinde çürüyor.

Yazısına; "bu zatı tanımam" diye başlayan Hayrullah Mahmud; yazının ortasında "Ben de kendisini tanidiysam bu yüzden tanimisimdir" cümlesi ile kendini yalanlıyor.

Yazılarını takip etme lütfunda bulunduğuz ben denizin Hayrullah Mahmud'un iftiraları ve yalanları ile uzaktan yakından alakam olmadığını ortaya koymak ve doğruları not etmek adına bilmenizi isterim ki:

a) Bugüne kadar ailecek görüştüğümüz, bizzat tanıdıklarım dışında hiç bir paşamıza "Amca" diye hitap etmedim. Sarıkamış'ta askerliğimi yaparken bile görev gereği bölgedeyken beni ziyaret eden babama bile "baba" demeyecek kadar askeri terbiyeyi almış biri olarak; ne zaman "Amca", ne zaman "Paşa" denileceğini bilirim.

b) "Babasının yıldızları üzerinde yükselmekle" suçlanan biri olarak askerliğimi Sarıkamış'ta, normal yasal izin süresinden bir gün bile fazla izin kullanmayarak yaptım ve bugüne kadar babamın ismini kullanarak tek bir maddi veya manevi çıkar sağlamadım. Bunun aksini iddia edenin de alnını karışlarım.

Hayrullah bizi babasının ismi üzerinden iş yapan bazı diğer paşa çocukları ile karıştırıyor.

c) Fakat ne gariptir ki; birileri benim yazılarım ve duruşum yüzünden, babamın önünü kesti. Dolayısı ile ortada babasının yıldızları üzerinden yükselen bir çocuk hikayesi değil, çocuğu yüzünden emekli edilen bir baba hikayesi var ama Hayrullah bunu bilemez. Tanımadığını iddia ettiği aslan gibi amcalarına sorarsa, onlar kendisine anlatır bu hayli YAŞ hikayeyi.

d) Ne Ertuğrul Özkök; ne de Rahmi Turan'la görüşmüşlüğüm, karşılaşmışlığım var; bırakın randevu veya iş istemeyi. Hayrullah Mahmud; yine SESAR Başkanı'nın dezenformasyonuna uğramış ve bilmediği şeyler hakkında yalan yanlış konuşuyor. İş isteme konusunda; Bedrettin Dalan ve Aydın Doğan isimlerinin ne anlama geldiğini ise kendisi çok iyi bilir.

d) Tuncay Özkan'la ortak bir dostumuz aracılığı ile tanıştım ve ; biri Ortaköy'deki ofisinde, biri Hilton'daki suitinde olmak üzere iki kez görüştüm. Bunlar da bir iş isteme değil; karşılıklı sohbet, Tuncay Özkan'ın "komplo teorisi" olarak nitelendiği tezleri tartıştığımız esprili sohbetlerle geçti.

e) Paşaların "aşırı dereceden paranoyak bu zattan" sıkılıp, sıkılmadıklarını bilemem; onu kendilerine soracaksınız. Benim hala sohbet ettiklerimin pek sıkılmış bir hali yok ama arkamdan farklı konuşuyorlarsa onu da bilemem.

Hayrullah; istihbarat camiasındaki dostlarına rica edip, dinledikleri telefon konuşmalarımın bir kopyasını istetirse; benden sıkılanların değil, benimle sohbet etmeyi özlediğini belirten bir çok kişinin sesini duyacaktır.

Ama dediğim gibi; yüzüme başka, arkamdan başka bir şey söylüyorlarsa bilemem.

Hele hele Hayrullah'ın yine birilerinden duyup doğru zannettiği için yine yalan yanlış yazdığı üzere

Hangi Pasa'nin yanina "amca" diye girse, hep ayni cevabi aliyor: "Ben senin nereden amcan oluyorum!"

tarzı bir şey asla vuku olmamıştır, olamaz da.

Başta da belirttiğim üzere, "Amca" kelimesinin ifade ettiği samimiyetin sergileneceği ortamlarda da; "Paşam" kelimesinin ifade ettiği saygının sergileneceği ortamlarda da; en azından yüzüme karşı hiç bir nezaketsizlik yapılmamıştır.

"Amca" dediklerim onlara niye "Amca" dediğimi;
"Paşam" dediklerim niye "Paşam" dediğimi;
"Bey" dediklerim de niye "Bey" dediğimi çok iyi bilirler.

Bildiğim tek bir şey var; asla ve asla , dezenformasyon dolu bültenlere Postacılık yapıp, bir de utanmadan "aslında biz bu bülteni 3000 dolara bankalara veriyoruz ama size bedavaya veriyoruz Paşam" gibi cümleler kurmamışımdır.

Benim paşalarla bütün ilişkilerim; bildiklerimi paylaşmak, ; sordukları sorulara cevap vermek, yazılarımdaki bütün eleştirilerimi de onları kızdırmak pahasına yüzlerine de aynısını söylemekten ibarettir.

f) Wolfowitz mektubunun çıktığı çekmeceyi de; alındığı bilgisayarı da Hayrullah Mahmud çok iyi bilir ve "bu mektubun altında hangi kaşe olacaktı ki" tarzı saçma salak sorulardan ve bu mektubu kamuoyuna maletmeden önce kendine şunu sorması gerekiyordu :

Tayyip Erdoğan'ın Wolfowitz'e bir danışmanı üzerinden bir e-posta atıp, bu e-postada özel cep telefonu numarasını verip, "bana bu numaradan ulaşabilirsiniz...beni Genelkurmay Başkanı ile görüştürebilirseniz memnun olurum" tarzı ifadeler kullanması ne kadar mantıklıdır, ne kadar mantık dışıdır.

Bu sorunun çok da mantıklı bir cevabı olmadığını gördükten sonra;

önüne konan metnin sadece bir bilgisayar çıktısı olması , imzasız olması, Wolfowitz gibi bir isimle e-posta üzerinden, "beni şu kızla tanıştırır mısın?" havasında yazışılması gibi;

normal standartlardaki bir gazeteciyi fazlası ile rahatsız etmesi gereken unsurlar Hayrullah Mahmud'u hiç de rahatsız etmemiş olacak ki; aynen yayınlamıştır.

Paranoyak olmak kötüdür ama her önüne konanı gerçek sanmak daha da kötüdür. Hele gazeteci olduğunu iddia eden biri için.

g) Bizim sitemize Wolfowitz mektubu; Internet üzerinde dolaştıktan sonra, bu mektubu gerçek zanneden editöryel grubumuzdaki arkadaşlar tarafından konulmuş olup, tarafımdan farkedilmesi üzerine kaldırılmıştır.

h) Hayrullah Mahmud'un "Niye Tayyip'in Boğaz'daki Beş Yalısını yazmıyor" tarzındaki sanki biz Tayyip Erdoğan'ı destekliyormuşuz tarzındaki imaları cevaplamak bizi bilen siz okuyucularımız nezdinde abes kaçacak ama soruyu yine de cevaplayalım :

Tayyip Erdoğan ve merkezinde durduğu çöküş süreci ve ilişkiler ağı ile ilgili ister bu köşede, ister sitemiz bünyesinde onlarca noktayı deşifre etmiş, açıklamış, masaya yatırmış olarak "Tayyip Erdoğan'ın Boğaz'daki Beş Yalısı'nı yazmadık" çünkü

a) Bu bilgi elimize henüz sadece bir kaynaktan ulaştı

b) O kaynağın güvenilirliği %30'un altında (Bugüne kadar verdiği bilgilerin doğruluk oranını temsil eder)

c) Bu bilgi hassasiyeti gereği; en az biri hayli yüksek güvenilirlilik derecesine sahip olmak şartı ile en az üç kaynaktan doğrulanmak zorunda ki; biz bu bilgiyi yayınlayalım.

d) Ve en önemlisi, biz Hayrullah Mahmud değiliz; önümüze her konanı doğru zannedip yayınlayalım.

Biz düşmanımıza karşı kalitesiz hamlelerin onu zayıflatmak yerine güçlendireceğini bilen ekoldeniz.


Hatasız kul yoktur. Dezenforme edilebiliriz ama Hayrullah Mahmud kadar kolay değil.

i) SESAR'ın Başkan Yardımcılığı'ndan ayrılana kadar olan dönemdeki bütün Jeo-Kritik'lerin hepsi; bir kopyasını Açık İstihbarat sitesinde bulacağınız raporların hepsi ve STAR gazetesindeki Kıvanç Değirmenli köşesinde yazılanların her bir satırı tarafımdan yazılmıştır.

Hepsine de "Ben Kivanç Degirmenli'yim" diye gidiyor. Aldigi cevap hep ayni:


"Sen bu yazilari yazan adam degilsin, sen Hayrullah Mahmud'un dedigi gibi ancak bu yazilarin redaksiyonunu yapmis olabilirsin!"

cümlesi ile anlattığı tarzda tek bir olay gerçekleşmediği gibi; bu yazıların ve raporların yazarlığı, yargı dahil, her ortamda kanıtlanabilir. O dönemde çalışan bütün SESAR çalışanları o raporları ve yazıları kimin yazdığını çok iyi bilir.

Raporların veya köşe yazılarının yazarlığını sahiplenme; Hayrullah Mahmud'un iddia ettiği üzere şöhret budalalığından değil; emek hırsızlığından ve Kıvanç Değirmenli isminin; Hayrullah Mahmud tarafından orada burada yalan yanlış kullanılması üzerine gündeme gelmiştir.

Telifini ödeyip yazar yaptigim bir mahlas, kalkmis bana etik dersi veriyor.

cümlesi ile yazıları benim yazmadığım yolundaki bir önceki iddiasını kendisi çürütse de; Hayrullah Mahmud yine bir konuda yanılıyor.

O telifler birisi üzerinden SESAR Başkanı'na ödenirken; SESAR Başkan Yardımcısı olarak ben dahil, hiç bir SESAR çalışanı doğru düzgün maaş alamamaktaydık.

Sizin emeğiniz üzerinden birileri şan/şöhret/para kazanıp, bir de üstüne üstlük sizin adınız orada burada kullanılıyorsa; bu sadece emek hırsızlığı değil aynı zamanda itibar hırsızlığıdır.

STAR çalışanlarının haklarını savunan bir insan olarak (bakın bu doğru; hakkının yememek lazım) emek hırsızlığına alet olmuş konumda olmak sanırım Hayrullah Mahmud'a bile yakışmaz.

j) Hayrullah'ın "ruh hastası" gibi iftiralarla ifadelerle süslediği yazısındaki diğer bir yalan ise;

SESAR'la aramda maddi hiçbir bag yok.

Ortak vatan mücadelesinden baska

Hayrullah Mahmud'un vatanı konusunda samimiyetsiz olduğunu asla söyleyemem. Temelde iyi bir insandır; ama bu temelin üzerindeki katların çarpık olmadığının garantisi olamaz.

"SESAR'la arasında maddi hiç bir bağ yok" diyerek niye yalan söyleme ihtiyacı duyduğu ise açıkcası bir muammadır.

Neticede; SESAR'la maddi bir bağı olmasında da veya SESAR Başkanı'na borç vermesinde de sakıncalı bir durum yoktur. Bunlar normal ticari ilişkilerdir; yalana müracaat etmeyi gerektirmez.

k)

Hava Kuvvetleri Komutani'ni tanimam!
Digerlerini de öyle!

cümlesi de Hayrullah Mahmud'un yalan ve iftiralarla dolu yazısında bir başka yalandır.

Kendi yazılarında bile "haki tepelerde yemek yediğini" yazan bir kişinin; şimdi hiç bir komutanı tanımadığını söylemesinin ne kadar inandırıcı olduğu siz okuyucuların takdirine kalmış.

Zaten; bu görüşmelerde Kıvanç Değirmenli isminin kullanılması ve Kıvanç Değirmenli perdesinin zararlı olmaya başladığının görülmesi üzerine; Hayrullah Mahmud'un görüştüğü isimlerle görüşülüp, bu perde kaldırılmıştır.

Sözkonusu yazıda Hayrullah Mahmud'un Hava Kuvvetleri Komutanı'nı tanıdığı değil;

yazdığı yazılarda Hava Kuvvetleri Komutanı'na karşı sergilediği abartılı övgülerin fazlası ile dikkat çekici olduğu ve karacı bütün komutanların hedef tahtasına oturtulduğu bu dönemde, Hava Kuvvetleri Komutanı'nın profilinin yükseltilmesinin, "Havacı Genelkurmay Başkanı projesine" hizmet ettiğinin altı çizilmiştir.

TSK'nın üst düzey komuta kademesi hakkında "paşa karıları", "siyonist yıldız" ifadeleri ile süslü yazılar yazdığı halde; Genelkurmay'ın ilgili birimlerinin tek bir dava açmadığı Hayrullah Mahmud sanırız bu dokunulmazlığını hiç bir paşayı tanımamasına borçludur.

Sitemizde görür görmez kaldırdığımız yorumları bahane edip hakkımızda "TSK'yı alenen aşağılamak" soruşturmaları başlatanların bu konudaki hassasiyetini bildiğimiz için; bu dokunulmazlık ayrıca dikkatimizi çekmektedir.


l)

Sonra neden gerçek adinla yazmiyorsun diye soruldugunda, ölüm tehlikesi falan diye cevap geldi.

Gerçek adla yazmamanın sebebi ölüm korkusu olsaydı; bugün gerçek adımızla; tek başımıza, hiç bir kurumsal yapının koruması olmadan, yazıyor olmazdık.

Biz ölümden değil, Hayrullah Mahmud gibilerinin iftiralarından korkarız.

Hayrullah Mahmud gibilerinin satır aralarına yerleştirdiği

Wolfowitz'e Basbakan olmak için Genelkurmay Baskani ile arasini yapmasi için mail atiyorsa, altina neyin kasesini vuracak?!

Behiç Gürcihan'in kellesinin mi?!

tarzı yarım ağız tehditlere güleriz ama ağzımızla değil.

Behiç Gürcihan'ın kellesi matah bir şey olsaydı; kendi sitesindeki köşeye resmini basardı.

Önemli olan Behiç Gürcihan'ın kellesini almak değil;

(ki çok kolay, her an herkes yapabilir. Adresimiz, yerimiz, yurdumuz bellidir. Ufak tefek de bir tipiz; "hani öyle döv döv, ya da öldür öldür bitmeyecek" bir yapımız da yok. Ufak tefek bildiğimiz bir kaç numara ile de en fazla yanımızda bir kişiyi götürebiliriz.)

önemli olan bunu yaptıktan sonra kendi kellesini koruyabilmektir.

ve tabi ADAM olmak;

tehdit etmeyi değil;

gereğini yapmayı gerektirir.

O yüzden biz tehdit etmeyiz.

Tehdit edenleri de ADAM yerine koymayız.


**************

Atılan çamurlar karşısında sessiz kalmanın; sizler nezdinde en ufak bir şüphe yaratması riskini göze alamadığımız için; sözkonusu şahsın yazısına cevap verilmek zorunda kalınmıştır.

Samimiyet ve doğruluğun terazisi sizlerin kalbi ve beynidir.

Sabrınız ve ilginiz için teşekkür ederim.

Saygılar

B.G.

************************************************

Hayrullah Mahmud'un yazdığı cevap yazısı :

Kompleks?!

Sevgili Muharip, Anlamadigim nokta su: Agzi olan konusuyor.
Adi geçen zati tanimam.
Hakkinda bilgi sahibi olduysam, babasi nedeniyle olmusumdur.
Babasi da deger verdigim bir vatanseverdir.
Eger kendisi iddialarinda hakli ise babasi da Fethullahçi olmus demektir ki, yandi gülüm keten helva!
Belli bir dereceye dek süphe faydalidir.
Adami zinde tutar.
Ama "paranoyak"lik bir hastaliktir. Bu zat da öyle.
Lütfen, rica ediyorum, bir daha o zat ile adimi yanyana anmayiniz.
Hayrullah Mahmud havaya, Fethullah NATO'ya imis! Bunu yazarken bile salliyor.
Hava Kuvvetleri Komutani'ni tanimam!
Digerlerini de öyle!
Askerin kafasina çuval geçirmek,
Barzani'yi diplomatik anlamda muhatap kabul etmek, Erdogan ile gizli ortamda el sikismak gibi eylemleri elestirmek ne zamandan beri TSK'yi yipratmak oldu, anlamadim.

Yok, Wolfowitz Mektubu yalanmis! Daha neler! Madem öyle, sitesinde neden bu mektubu yayinlamis, önce bunun hesabini versin!

O zatin babasi da Genelkurmay'da görev yapti. Sorsun bakalim mektup dogru muymus yoksa yalan mi?! Ya da altinda imza kase olan her belge dogru belge midir?! Veya adam Wolfowitz'e Basbakan olmak için Genelkurmay Baskani ile arasini yapmasi için mail atiyorsa, altina neyin kasesini vuracak?!

Behiç Gürcihan'in kellesinin mi?!

Erdogan o mektubu yazdiginda hiçbir resmi sifati yoktu ki! Bir de bu tür mektuplara neyin kasesi vurulurmus o noktayi ise hiç anlamadim.

Cevap vermemem, herhangi bir endiseden degil, iyice saçmalayip kendini yerin dibine batirmamasi içindi. Ama ne yaparsin, adam anlamiyorsa!

Bir adam eger adam ise yasamda babasinin yildizlari üzerinden yükselmeye çalismaz. Anladigim kadariyla babasi da dahil olmak üzere tüm Pasalar asiri derecede paranoyak bu zattan sikildilar.

Hangi Pasa'nin yanina "amca" diye girse, hep ayni cevabi aliyor: "Ben senin nereden amcan oluyorum!"

Oysa kendine çeki düzen verip saglam dursa kimse, kimin oglu olduguna bakmadan, bu zata kulak verip ne diyor diye dinleyecek!

Ama bu zat o kadar zavalli ki, babasinin adini kullanip Hürriyet'e gidiyor.
Özkök'ten randevu alip görüsebiliyor.
Is istiyor!
Rahmi Turan'la görüsüp is istiyor.
Tuncay Özkan'la benzer bir diyalog!
Hepsine de "Ben Kivanç Degirmenli'yim" diye gidiyor. Aldigi cevap hep ayni:
"Sen bu yazilari yazan adam degilsin, sen Hayrullah Mahmud'un dedigi gibi ancak bu yazilarin redaksiyonunu yapmis olabilirsin!"

Medya dünyasi sanildigi gibi büyük degil küçük bir yer. Kim kimin ne yaptigini çok iyi bilir.

Hepsi babasinin yüzü suyu hürmetine bu zati dinleyip, sonra da kapiyi gösteriyor.

Ben de kendisini tanidiysam bu yüzden tanimisimdir.

"star'da yazarim" demis ama "satirlarima müdahale edilmemesi kaydi ile"!

Peh peh! Laflara bak! star'da yayinlanan "Oyunbozan" kösesini Türkiye'de yayinlayacak baska bir gazete varsa söylesin bileyim.

O kösede baslatilan bir kampanya yüzünden ben istifa etmisim.

O satirlara kefil olmanin agirligi neyse bedeline katlanmisim.

Demek ki ne o kösenin açilmasinda ne de agirliginin tasinmasinda bu zatin herhangi bir dahli yok!

O köse istihbarat altyapili bir köseydi. Madem bu islerden çok iyi anliyor, o halde, her gün yeni bir köse hazirlasin bizler de okuyalim!

Eskiden "Kivanç Degirmenli" diye biri yok dedigimde "Benim" diye ortaya çikiyordu.

Sonra neden gerçek adinla yazmiyorsun diye soruldugunda, ölüm tehlikesi falan diye cevap geldi.

Iyi ya, madem "Kivanç Degirmenli" kendisi, yazsin her gün, biz de okuyalim. Ankara'da sahte bir Kivanç Degirmenli varmis da bu gidip yanlisi düzeltmis.

Yalan ki ne yalan! Ben "Kivanç Degirmenli'yim" diye kapi kapi dolasan kendisi, ziyaret ettigi zatlar da beni arayip aynen su ifadeyi kullanmislardir:

"Ruh hastasinin teki ben Kivanç Degirmenli'yim diye yanimiza geliyor. Bir Pasa'nin ogluymus, ne diyorsunuz Hayrullah Bey!"

Benim cevabim; "O zati ben tanimiyorum, SESAR'in Baskani'na sorun!"

Bu paranoyak zat geçmiste beni bu sebeple aramis, kendisine ayni cevabi vermisim. "Sen muhatabim degilsin, Baskan'inla konus" diye.

Yasamina kompleksleri yön verdigi için de her geçen gün batiyor!

Tayyip Erdogan'in Bogaz kiyisindaki 5 villasini yazmaya korkan bu zat, kalkmis simdi de Tayyip adina ahkam kesiyor.

Yasar Amca'sini koruyamadi, Tayyip amcasini koruyacak.

Hadi korusun da göreyim.

Neymis, SESAR'dayken, Havaci Genelkurmay Baskani projesini desiftre etmismis!

Iyi de anlamadigim nokta su: Genelkurmay Baskani "Kara"ci olunca millici mi oluyor?! 28 Subat'i yapanlar Havaci miydi?!

Sakin o yazdigini iddia ettigi sadece redaksiyonuna katkida bulundugu raporda bir sasirtmaca yapilmis olmasin!

Madem her türlü istihbarata bir anda ulasabiliyor, o halde Erdogan'in maskesini düsürsün de görelim.

Ve... Son olarak... Erdogan özel arastirma yaptirdi, "Hayrullah Mahmud hakkinda ne bulabiliriz", diye!

Ellerinde koskoca hiçten baska bir sey yok.

Bu tür yazilardan "hah simdi Hayrullah Mahmud hakkinda ortaya bazi pislikler saçilacak" diye merakla bekleyenler adina da üzgünüm.

Allah'a sükür geçmiste de bugünkü gibi bir hayat sürdüm. Kaportaciligindan boyaciligina dek bir sürü is yaptim.

Hayat beni bugünlere dek getirdi. Arkadaslar ben geçmiste büyük, ünlü, söhretli bir gazeteci olmadim.

Bu anlamda bir çabam da olmadi. Samimice dogruya dogru yanlisa da yanlis dedim. Inandigim yolda düse kalka da olsa yürüdüm. Son olarak star hadisesi belki kamuoyunun gözü önüne daha net gelmemi sagladi ama bundan dolayi da memnun oldugum hiç söylenemez. Görevden kaçan yöneticiler yüzünden magdur arkadaslarima sahip çikma isi de bana kaldi. Topu topu 11 ay çalistigim star'da Fatih Çekirge'nin, Can Atakli'nin, Engin Saydam'in, Ufuk Ilkiz'in cevap vermesi gereken sorulara da ben cevap vermek zorunda birakildim.

Yüksünmemis cevap vermisim.

Elimden geldigince de üstüme ne düsüyorsa yapmisim.

Ülke adina birilerinin Soros'un, Erdogan'in AKP'si üzerinden yapmak istedigi "Turkuaz Devrim"e karsi mücadele etmesi, ilik suda kurbaga olup rehavete sürüklenen bir kesimi uyandirmasi gerekmis, elimden geldigince sanal ortamda bu görevi yerine getirmisim.

Elinden kalemi alinmak istenen bir gazeteci olarak yazmisim. AKP ile mücadele etmisim. Ama bu zat bunu da anlamamis!

Bu bir bayrak yarisi, o kadar tasimak istiyorsa buyursun alsin tasisin. Kossun! Elini tutan mi var.

Su SESAR konusu da bir hayli can sikici olmaya basladi.

SESAR'la aramda maddi hiçbir bag yok.

Ortak vatan mücadelesinden baska.

1988 yilindan bu yana da gazeteciyim.

Yani ne öncesinde ne de sonrasinda SESAR alip beni bir yere getirmedi ki bu zatin abuk sabuk ithamlarina cevap
vermek zorunda kalayim.

SESAR'in Baskan Yardimcisi'yim diyor, daha SESAR'in ne oldugunu bilmiyor. Demek ki babasi da bu zata anlatma ihtiyaci hissetmemis!

Telifini ödeyip yazar yaptigim bir mahlas, kalkmis bana etik dersi veriyor.

Star'da yayinlanan köse kapandi. Bitti!

Bu zata da artik o baslik altinda yazi yazma denildi kaç defa. Yani "yazi yazma" denilmedi, sadece "Kivanç Degirmenli basligi altinda yazi yazma yanlis anlasiliyor" denildi.

Eger bu zat söhret budalasi olmasa kalkar, madem cani kendi adi ile degil, takma isim ile yazi yazmak istiyor "Ahmet Degirmenli, ne bileyim Veli Degirmenli" gibi baska isimler altinda köse yazabilirdi. Aradaki gerginligin sebebi de bu! Israrla bu ismi kullanma denilmis, o kullanmis. Ne yapayim.

Sanmis ki, bu isim altinda birileri "Ben Kivanç Degirmenli'yim" diye Ankara'da caka satiyor! Bu da o söhretten eksik kalacak. Simdi sitesinde kendi adi ve mahlasi ile birlikte yaziyor.

Sakince iki elini basinin arasina alip bir düsünsün bakalim, ben neden bu hale düstüm, diye! Hadise bu kadar net ve basit! Benim yazilarima ara vermem ise tamamen kisisel sorunlarim ile alakalidir.

Bu zatin saçma sapan satirlari ile de bir alakasi yoktur. Iste gerekli gördügüm anlarda bu tür açiklamalarla aranizda olmaya devam ediyorum.

Erdogan'a bir sey diyemeyenler, Uzan'larla ilgili hep bana saldirdilar. Yüksünmedim cevap yazdim. Ama SESAR konusu baydi.

Geçmiste telifini ödeyip köse açtigim bir kurumun kendi içindeki çatisma beni ilgilendirmiyor.

Bir derdi varsa eski Baskani'yla konussun ya da babasina veya amcalarina müracaat etsin!

Sevgiler Hayrullah Mahmud

 

B.G.






































 

 


































 






















 

 

 






 

..